1 Şubat 2012 Çarşamba

MÜZİK ADAMI

yazan: Volkan Koşar
Başlığı bile sanatsal ve başlı başına bir kitap konusu belkide.Ama benim için 14 yılı aşkın süre ,hayatımın her evresinde var olan, hobim iken işim haline dönüşmüş bir sevdanın konusu...
Üzerine söyleyecek çokça şey var tabiyki ama bir yandan da ,hala bunu yaşarken,acaba atladığım bir şey var mı yada bir yanı eksik kalır mı? diye düşünmüyor da değilim...
 Bu 14 yılın, 9 yılı,ilk başladığım dönemden,albüm yapma kararıma kadar olan evre ve sonraki 5 yıl,geçen zaman içinde hayal ettiklerimizin,umut ettiklerimizin çokça dışında aslında..Bu yazıyı okurken ya da bir önceki cümleyi düşünürken,sanmayın ki bunu yazan,bir başarısızlık yaşamış ve bu yüzden HAYAL ETTİĞİMİZ GİBİ DEĞİL diyor...!
  Müzik adamı,duygularını,hissiyatını,gözlemlediklerini,
yaşadıklarını müziğe notalarla döken,bunu kelimelerle,cümlelerle birleştirip,insanların beğenisine sunan,yani o müziği dinleyen birilerinin duygularına tercüman olandır,benim tabirimle..
Yaratmak(üretmek) ,Yaradana ait bir şeydir evet ve sanatçılar(SANATÇILAR)Allah katında özel sayılan,toplumun saygı duyduğu,hatta örnek aldığı kişilerdir.İnsanlarla kurdukları iletişim,elektrik,diğer insanların birbiri ile kurdukları diyalog gibi değildir.Kimi zaman daha hassas,daha duygusal,kimi zaman daha sinirli,daha komplikedir.Zaten müzik adamlarını ayıran,bu davranış şekillerini,sundukları müziğe yansıtmalarıdır.
  Ülkemizde,bunu yaşayan biri olarak,diyebilirim ki,en zor kısmı anlaşılmak.Her açıdan anlaşılmak?Çoğu zaman konuşarak bile anlatamadığımız yüzlerce konu ya da hikaye vardır ve MÜZİK ADAMI ,ele aldığı her temayı 5 dakikalık bir müzik içinde,en anlaşılır,en hissiyatlı şekilde anlatmalıdır,yoksa anlaşılmaz,anlaşılamaz.
  Aşk(sevgi),hepimizin hayatında kocaman bir yerdir ve bunu şarkılarla,şarkılarda yaşarız.Ama hiç düşünürmüyüz, aslında hepimiz için tasviri, tanımı, yaşayışı farklıdır.Oysa bir şarkı dinleriz ve birçoğumuzun duygularının en güzel ifadesidir.İşte MÜZİK ADAMI,bunu  yapan duygunun adamıdır, kısaca duygu adamıdır.

  Başka açılardan baktığımızda,hiç düşünmeyiz bu müzik adamının,nasıl bir hayatı yaşadığını
nasıl bir güvenceyle yaşadığını ya da ne tür maddi kaygılar karmaşasında ,tüm bunları yapmaya çalıştığını.Hemen söyleyeyim,ülkemizde buna gönül vermek ,ATEŞTEN GÖMLEK GİYMEK gibidir.Düşünmeyiz bile çoğumuz,dinlediğimiz,duygularımıza tercüman olan şarkının,oralara(bizim dinlediğimiz yere) gelene kadar nasıl evrelerden geçtiğini.İsim vermek doğru olmaz,kişilik haklarına saygısızlık olmasın diye ama,1000 TL karşılığında,ısmarlama bir besteyi bir gecede yazmış bir müzik adamı tanıdığımın ,hayatta kalmak adına kaygılarla dolu bir halde yazdığı şarkı,ödüller almış,seslendiren kişiyi popüler yapmıştır.Yazana faydası(şarkının asıl ve gerçek sahibi) sadece o miktarla kalmıştır(o miktar da elektrik,su ve kira gideri,zorunluluktan)
   2007 yılında yapmış olduğum ve çoğunluğu kendi bestelerimden oluşan albümdeki şarkıların ,10 yıl önce yazıldığını ,10 yıl boyunca,onca arkadaş sohbetinde dört duvar arasında kaldığını ya da Türkiye'nin herhangi bir ilinin bir barında,o bar sınırları içerisinde yıllarca çalındığını söylersem, hayal gücünüzün sınırlarını açmak adına,küçük ve basit bir örnek vermiş olurum sanırım..
  Ateşten gömlek demiştim evet.Gece dışarı çıktığınızda,eğlenmeye bir yerlere gidersiniz ve çoğunlukla canlı müzik olan bir yer olur,bu eğlence.Bilmeyiz belkide ama,dinlediğiniz,sizi eğlendiren o adamların hiçbir sosyal güvencesi yoktur,hasta olduğunda ya da ona bir şey olduğunda.NEDEN?Ülkemiz ,gelişmiş bir ülke mi değil?yoksa ülkemizde bu konuda yasalar mı gelişmiş değil?Sizden duyar gibi olduğum cevap,her ikisi de?

  Sahne aldığımız yerlere gelenlerin büyük çoğunluğu bayanlardır.Alkışlayan,takip eden,hayranlık duyan kitlenin büyük bir bölümüdür bu. Bu işi yapan bir duygu adamı,bir kızı sever evlenmek isterse,o kızın büyüklerinden duyduğu ilk öğütleri yine duyar gibiyim.Geceleri çalışırlar,çapkın olurlar,eve sabaha doğru gelirler,aldatırlar,güvenilmez vs vs..?Ne oldu     etkilendiğin,alkışladığın,televizyonda ya da radyoda duyduğunda,senin duygularına tercüman olan o özel insana.Ülkemiz insanı mı ufkunu açamadı ,yoksa konular böyle olunca bizlerin mi ufku kapalı?Ne yani,bu ülkede,taksiciler,hostesler,hemşireler,doktorlar,vardiyalı işçiler gibi onlarca meslek var geceleri çalışan?
  Kimimiz bunları okurken,büyüklerimiz haklı diyebilir.Belki de haklı oldukları yerlerde vardır.Müzik adamlığının da,her meslek grubu gibi FASONU var.Kız tavlamak için yapanı,sadece parama bakarım diyeni var.Bu aşamada gelinen durum,o özel kişiliğin(müzik adamı)biri de bir bini de.Oysa hangimiz,bir diğerinin aynısı ki?Olaylara öyle bakılırsa,bu meslek adına atılan her iftira,o işi yapan insanlara çıkartılmış birer zorluk,vurulmuş bir hançerdir.Müzik adamı,zaten kendini anlatmakla geçirirken yılları,bir de toplumun bur tarz bir bakış açısıyla,içten içe küsüyor sanatına.Ancak konu sanat konuşmaya gelince,hep bir bahsi geçer birilerinin dilinde.ATATÜRK NE DEMİŞ?'Sanatsız bir toplumun,hayat damarlarından biri kopmuş demektir!Sen ülke olarak desteklemez isen,nasıl hayat damarı kopmaz,nasıl onca kaygı içinde bir sanat adamı küsmez,nasıl üretir?Felsefe derslerinde öğretilen,Sanat,sanat içidir...Sanat,toplum içindir..felsefik akımlar vardı bizlere öğretilen.Eğer yüceltmeyi,alkışlamayı,takdir etmeyi,önemsemeyi bilirsen,SANAT,SANAT GİBİ OLUR , O DA TOPLUMA MAL OLUR..
  Gel gelelim,aynı meslek grubuna ait meslektaşların birbirine iyilik yapamamaları,fesat düşünmeleri,önce ben kaygıları ve kuyu kazmaları.Hani,müzik adamlığı,duygu adamlığı?Nerede kaldı,o bahsedilen farklılık,farkındalık..
  Günümüzde, garip,tuhaf,bakış açıları belirdi.Yaptığının yada yazdığının(tabi yazıyorsa), hep daha iyi olduğunu,yazdığı şarkı ile göstermek yerine,fiilen arkasından laf söyler bir halde ifade etme yarışı en güzel moda olmuştur.Evet yıllarca beklemişsindir belki,yıllarca orada ben olmalıyım demişsindir,belki gerçekten hak ediyor,belki haketmiyorsundur.Senin yarışın önce kendinle olmalı.Bilinmelidir ki,hayatta her şey emek ister..İsimlerine çokça bildiğimiz,ünlüdiye nitelendirdiğimiz her isim,uzun bir emeğin,özverinin hatta hayatın acılı evrelerinden geçerek olmuşlardır.Şayet,aynı meslek grubuna ait kişiler rakiplerse ,rakiplerini sadece eleştirenler ,ortaya hiçbir şey koymayanlardır.Bir insan çok şey yapıyor olsa,onları anlatmaktan ya da yapmaktan,başkalarını kötülemeye,başkaları ile uğraşmaya zaman bulur mu?diye düşünürüm.Başkalarının neyi ne kadar iyi yaptığını analiz edip,dersler çıkarmak,O KİŞİNİN ,SENİN GÖZÜNÜN ÖNÜNE NEDEN İLİŞTİĞİNE ve SENİNDE ,DAHA İYİSİNİ NASIL YAPABİLİRİM  diye düşünmene sebeptir...Ve kıskançlık,yenilmesi zor bir hastalıktır.

    Bir de albüm çıkarınca,çevredeki tanıdıkların,arkadaşların kısaca halkın inanış ve kabul ediş şekli vardır ki,akıllara zarar:)
Albüm çıkınca sen bizi tanımazsın,beni hatırlar mısın,bir fotoğraf çektirelim  de ,ünlü olursan hava atarım,albümü yaptın ünlü oldun gibi HALK İNANIŞLARI vardır.Ve bu psikoloji o kadar yaygındır ki,arkadan gelen,albüm hayali kuran genç müzisyen bile,o an gerçekleştiğinde yada o anın yüzde 1'i bile olsa,kendini STAR sanabiliyor.Ve işin asıl gerçeği,bu evrelerin,ünlü olmak ,tanınmak durumlarının hiçbiri göz açıp kapayınca olmuyor.Burada söylenmesi gereken en önemli şey,Müzik yapıyor olmanın ya da sağlıklı psikoloji ile müzik yapıyor olmanın en büyük sırrı,SABIR!Anahtarı ise,kayıtsız şartsız üretmek.
HER GÜN SOFRAMIZDA GÖRDÜĞÜMÜZ EKMEK BİLE HEMEN OLMUYOR ASLINDA DEĞİL Mİ?
  
 O albüm yapan kişiye sorulanlar...'NE OLDU ALBÜM PATLAMADI', ' TV DE HİÇ YAYINLANMADI','ÜNLÜ OLAMADIN MI?', gibi gibi gibi..Ey bu soruları soran dinleyici,o sorduğun soruların cevabı,sorduğun adamın çıkmaya çalıştığı merdivenlerde.Sen bilmiyorsun ama o merdivenler,kendi kendine yürüyen merdivenler değil.Ama burada asıl suç,o soruyu soranlarda da değil,buradaki sorumlu,televizyonda sürekli gördüğün ,^^albümü yaparsan ünlü olursun,programdan programa gider,magazin programlarında gördüğün mankenlerle flört eder,paparazzilere yakalanır ününe ün katarsın ^^diyen ve topluma empoze edilen mantalitedir.
Bilinsin madem öyle,bu dönemde albüm yapsanda,seni destekleyen bir sponsorun,paralı bir eşin (sevgili),yada baban, amcan, dayın,senden menfaat sağlayacak birilerinin varlığı ,olayın rengine ışık tutan ASIL ÖZETTİR!Hatta asıl özet,PARASIZ MÜZİK OLMADIĞI,YAPILAMADIĞIDIR.
Aksi örnekleri çokça mevcuttur ,BÜLENT ORTAÇGİL,CEM KARACA,VEDAT SAKMAN,EDİP AKBAYRAM ....
 Ve UNKAPANI yalanı diye bir şey vardır benim literatürümde.'Şöyle dile dolanacak,oynak bir şeyler olmalı'diye başlayan.Bu hiçbir müzik altyapısı ,geçmişi,bilgisi olmayan müzik şirketi sahibinin,kendince bulduğu ve doğru sandığı  bir yalandır.Çokça örneği vardır öyle olmayıp,halkın kabul ettiği,slow sayılabilen,hatta edebi zenginliği olan.Halkı,kandırılabilir gören bir zihniyettir bu ve UNKAPANI diye bir yeri, 3-5 gerçek şirket ve diğer dükkanları müzik aletleri satan bir yer haline getirmiştir.Bu zihniyet,sanatçıya bakış açısını da değiştirmiştir.Olay şöyle gelişir.1000 Adet albüm basmanın masrafı şudur,klip şu kadara çekilir,basın ve promosyon için şu kadar para ayırman gerekir,televizyon ve radyo programları için basın danışmanı tutmalısın,aylık bir maaşa bağlamalısın,klibi de yayınlatmak için şu kadar para ayırman gerekir..:)be arkadaşım ben sanatçı aday adayıyım,o kadar parayla vezirden çok vezir olurum zaten,sanatçıyı zaten toplum başka görüyor,sende yolunacak kaz gördün:( İŞTE ÜLKEMİN GERÇEK YÜZÜ..

 Bütün bunların üstüne,kendi şarkılarını,hayalleri ile süsleyen duygu adamı,kalırsa güzel duyguları,üreterek yaşamaya çalışsın...bu ülkede...ülkesi için....sanat için...

Üstelikte kim olursa,ne yaparsa yapsın YALNIZ!


Volkan KOŞAR









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder