Soğuk bir ocak ayı,günlerden pazartesi ve hep yeni yıla yakın günümüze
düşen kar,yeni yılın ilk haftasında karşıladı bizi..Okul çağındaki insanlarda
,yarın okullar tatil olur heyecanı,hayat kavgasındaki insanlarda ,tez elden sağ
salim ,kara buza takılmadan sıcak yuvama ulaşayım kaygıları.Evde bizleri
bekleyen sıcak aile kokusu,televizyonlarda izlenmeyi bekleyen diziler,yarışma
programları,filmler…Her gün aynı şeylerin,bize sunulmuş zaman diliminde ,yapılacaklar
listesi gibi.Değişen sadece takvimlerdeki sayılar ve saatin akreple yelkovanının
birbirini kovalaması belki de.Kaldı ki onlar bile ,bir süre sonra aynı
kovalamacayı tekrarlayıp duruyor…Sonra bir bakıyoruz aynı şeyler dediğimiz
şeylerde,değişime uğruyor.Özlemini duyar oluyoruz,yaşamadığımız şeylerin.Bu
dönemde yaşayıp,bu dönemi eleştirir olabiliyoruz mesela.Bu dönemde, teknoloji
ile algılarımızı çok çabuk açıp,tabu olan şeyleri bile çok çabuk
yıkabiliyor,ulaşılmaz olana çok rahat ulaşabiliyoruz.Ulaştıkça kısmen mutlu
oluyor,mutsuz olunca da,benim yaşadığım dönem bu dönem olmamalıymış
diyebiliyoruz.Ve hemen yaşamak istediğimiz,ya da bizim için yaşanması gereken
yılların 70 li yıllar olduğunu düşünüyoruz…Düşünüyor muyuz?Hep SEVGİ ile alakalı
sohbet açılınca,Kahramanımız YA TÜRK FİLMLERİNDEN ,ya da en yakınımızda ANNE VE
BABAMIZIN uzun süren evliliklerinden.O dönem sahip olsalardı bu kadar çokluğa,onlarda
düzenin bir parçası olurlar mıydı?Yani bütün olay ÇOKLUK-YOKLUK kıyaslaması mı?
Ufkumuzun algımızın
genişlemesi,kullandığımız materyallerin çoğalması ile,ilişkilere bakışımızda
materyalistleşiyor beklide.Eleştirdiğimiz çokça oluyordur,ARTIK İLİŞKİLER ÇOK
MATERYALİST diye…Ah onun mesleği bilmem ne,arabası da var,evi de varmış gibi
gibi diye giden en son SSK sı var mı? Sorusuna kadar uzanan HESAPLAR ZİNCİRİ…Peki,
bu bir zincir ise,halkalardan oluşur,bu halkanın neresindeyiz?Hiç mi parçası
değiliz ya da olmadık?Bu zincirin oluşmasına hiç mi katkıda bulunmadık,içine hiç
mi dahil olmadık…Olmadıkta mı sorguluyoruz,’benim dünyam hep pembe’. ..’Peki
neden bu dünya kara’.’Sevgiden bir haber ve sadece hesaplar üzerine kurulu bu
dünya’ isyanlarıyla…Yoksa en başından beri,bize sunulmuş bir düzen var ve biz o
düzenin parçası oluyoruz ister istemez,sonrasında o düzende gereken hesapları
kendimizde yapıyoruz mu aslında?
O zaman neresinde kaldı MEVLANA’nın ,’NE OLURSAN OL YİNE DE GEL’
şeklindeki sevgi çağrışımı ya da SEV KARDEŞİM diyen o tatlı heyecanlar….Yalnız
sözlerde,yalnız dizelerde,yalnız ŞARKILARDA MI?
Devamını okuyun...>>